İÇ VE DIŞ DÜNYADA SULTAN OLMA

Nazif Gürdoğan

10.02.2001, Yeni Şafak


Türkler tarihin tanıdığı göçebe toplumların başında gelir. Türk toplulukları, Doğu’dan Batı’ya, Kuzey’den Güney’e uzun yolculuklara çıkmış büyük kervanlar gibi, sürekli hareket halinde olmuşlar. Bu yüzden, Türk’lere tarihin yorulma bilmez göçebeleri denilebilir. Büyük yolculuğa çıkanlar arasında dayanışma ve yardımlaşma doruk noktasına ulaşır. Onlar hiçbir zaman dağınıklık ve düzensizlikten hoşlanmazlar. Çünkü başıboş toplulukların hareket etme yetenekleri olmaz. Bunun için, iç ve dış dünyayı düzenleme ve örgütlemede Türkler tarih boyunca başta Osmanlı olmak üzere başarılı devlet örnekleri vermişlerdir.

Öndersiz, lidersiz kervan ve yolculuk olmaz. Dış dünyanın uyum ve düzenini sağlayan yönetimle iç dünyanın uyum ve düzenini sağlayan yönetimler her zaman birlikte ve karşılıklı etkileşim içinde olmuşlar. Dış dünyanın yöneticisi bir kişidir. Dış dünyada iki yönetici, iki ayrı otorite olmaz.

Coşan Hoca ile damadı Uyarel’in Süleymaniye’nin iç avlusunda toprağa verilmesine Sezer’den izin çıkmadı. Bütün büyük camilerde olduğu gibi, orada da dış dünyanın sultan’ları gibi, iç dünyanın sultan’ları Osmanlı geleneğine uygun olarak, yan yana birarada toprağa verilmişler. Çünkü dış dünyadaki barış ve huzur iç dünyada barış ve huzur içinde olmaya bağlıdır. Tek tek olgunlaşıp belirli bir iç zenginliğe ulaşamayan bireylerin, bütün bir toplumu uyum ve düzen içinde bir yönetim altında uzun süre tutmaları mümkün değildir. İslâm kültürü içinde iç dünyanın eğitim, öğretim ve yönetimini bugünün sivil toplum kuruluşları olan, dergah’lar yüklenmiştir. Ülkeleri her zaman olduğu gibi, yalnızca bir lider yönetirken, dergahların, binlerce lideri, öncüsü, önderi ve yolgöstericisi olmuştur.

Onların sayısının gökteki yıldızlar gibi çok olması düzensizlik değil, tam tersine eğitim, kültür ve sanata büyük bir canlılık getirir. Öğrenmenin yaşı, yeri ve zamanı yoktur. Öğrenme doğumdan ölüme kadar devam eden kesintisiz bir süreçtir. Bu süreç ne kadar yoğun, ne kadar zengin, ne kadar nitelikliyse, kişilerin iç dünyaları da o kadar yoğun, o kadar zengin, o kadar nitelikli olur. Yoğun, zengin ve nitelikli iç dünya kaçınılmaz olarak dış dünyaya da yansır. Bu bağlamda dergahlar ve onların yolgöstericileri birer “açık üniversite” gibi çalışır. Geçen yazımda Coşan Hoca’yı bir “Açık Üniversite”ye benzetmem, dostlarımın çok hoşuna gitmiş. “Kitabın adı ortaya çıkmış, kendisi de gelir” dediler.

Dünyayı bir mescit gibi gören Coşan Hoca gerçekten duvarsız, kapısız ve sınavsız bir “Açık Üniversite”ye benzerdi. Kapısı, sohbeti, dersi ve gönlü herkese açıktı. Bu üniversite’ye gelen hiç kimsenin yaşına, cinsiyetine, etnik kökenine, rengine, gelir durumuna ve mesleğine kesinlikle bakılmazdı. Çünkü orada dış dünyadan önce iç dünyanın eğitimi verilirdi. İç dünyanın sultan’ı olmayanlar, dış dünyanın sultan’ı olamazlar.


içindekiler | ana sayfa