COŞANŞahin Alpay
8.2.2001, Milliyet
Nakşibendi tarikatı İskenderpaşa cemaati şeyhi Mahmud Es’ad Coşan, Avustralya’da geçirdiği elim bir trafik kazası sonucu, damadı Ali Yücel Uyarel ile birlikte vefat etti.
Coşan, Mehmed Zahid Kotku’nun 13 Kasım 1980’de ölümü ardından dergahın başına geçmişti. Hakkında açılmış herhangi bir kovuşturma yoktu. Fakat 28 Şubat müdahalesinden sonra baskılara maruz kalabileceği kaygısını taşıyan yakınlarının tavsiyesi üzerine yurtdışında, son zamanlarda da Avustralya’da yaşıyordu.
Eğer Türkiye gerçek anlamda laik bir ülke olsa, tam anlamıyla din özgürlüğü bulunsa, (tıpkı Komünist Çin’de olduğu gibi) devletçe tanınanlar dışında kalan dinsel inançlara “irtica” olarak bakılmasaydı, bütün tarikatlar “kötülük yuvaları” olarak görülmeseydi Es’ad Coşan da ülkesinden uzakta yaşamak (ve ölmek) zorunda kalmazdı.
Coşan’ın vefatı bana Türkiye’nin anti - demokratik, anlamsız, amaçlarının tersi sonuçlar doğuran yasakları yanısıra Yüzüncüyıl Üniversitesi’nin değerli sosyologu Dr. Emin Yaşar Demirci’nin İskenderpaşa Cemaati üzerine, İngiltere’nin Manchester Üniversitesi’nde yaptığı son derece ilginç doktora tezini de anımsattı. Demirci “Modernleşme, Din ve Siyaset: İskenderpaşa Cemaati” (1996) başlıklı çalışmasında başlıca şu sonuçlara varıyordu:
Kotku ve Coşan’ın İskenderpaşa Cemaati’nin görüşleri bazı bakımlardan Protestanlığın fikirlerine benzemekte. Cemaat, koyu anti - kapitalist tutumuna rağmen, orta sınıf konumuna uygun düşen bir biçimde, serbest piyasa ekonomisini benimsiyor. Cemaat mensuplarının çoğu yükselmekte olan orta sınıflara mensup, birçoğu da iyi eğitimli aydınlar. Modern ekonomi dahil moderniteyi benimsemelerinde bunun önemli rolü var.
İskenderpaşa Cemaati, İslâm’daki yenileşmeci hareketlerinin demokratik ve laik sisteme radikal bir muhalefet içinde olmayıp, aksine onunla bütünleşme içinde olduklarını göstermekte. Cemaat, öteki İslâm ülkelerinden farklı olarak Türkiye’deki İslâmi akımların çok daha demokratik eğilimler geliştirmiş olmalarına iyi bir örnek.
Coşan’ın vefatı üzerine Demirci’yi Van’dan arayıp, Coşan’ın kişiliği hakkında ne düşündüğünü sordum. Şunları söyledi: “Coşan diğer cemaat liderlerinden farklı olarak, geleneksel anlamda hocaefendi ya da şeyh değildi. Meslekten ilahiyatçı da değildi. Arap ve Fars filolojisi okumuştu. İngilizce ve Almanca da bilen Coşan’ın farklı eğitimi ve mesleki formasyonu vardı
Belki de bu nedenle İskenderpaşa cemaati, kişisel farklılıkları meşru gören, hatta teşvik eden özelliklere sahip oldu. Bu özellikler cemaati ötekilere nazaran daha açık, daha demokratik ve çoğulcu kılıyor.” Günümüzde tarikatlar ve cemaatlar hakkında şeffaflığa, açıklığa ve doğru bilgilere şiddetle ihtiyacımız olduğu muhakkak.