BİR DÜNYA YOLCUSUNUN SON YOLCULUĞUNazif Gürdoğan
6.02.2001 Yeni Şafak
Türkiye’nin siyaset eğitim ve kültür dünyasının “Görünmeyen Üniversite”si olan İskenderpaşa Dergahı’nın öncülerinden Prof. Dr. Es’ad Coşan Hocaefendi ile Prof. Dr. Ali Uyarel geçen hafta sonunda Sydney yakınlarında geçirdikleri bir trafik kazasıyla aramızdan ayrıldılar. Yakınlarına, dostlarına, bağlılarına ve sevenlerine sabır, gidenlere de rahmet diliyorum.Coşan Hocaefendi dünyayı “global bir mescit” gibi gördüğü çin, hem üniversitedeki derslerinde, hem de üniversite dışındaki sohbetlerinde Tokyo’dan New York’a kadar bütün kentlerin birer “Kızılelma” olarak görülmesi gerektiğini sürekli vurgulardı. Bu yüzden, O kendini dünyada hep bir “yolcu” gibi gördü ve bir “yolcu” gibi yaşadı. Hocaefendi “Tasavvuf” dünyasının “Evliya Çelebi”siydi. Son yolculuğuna da Avusturalya’dan çıktı.
Hocaefendi’yi üç ay önce İsveç’te ziyaret etmiştim. O ister İstanbul’da, ister Stockholm’de, ister Berlin’de, isterse de Brisbane’de olsun, çevresinde geniş sohbet halkaları oluşurdu. Öğrenmesini öğrenmenin yolu olan sohbet halkaları içinde, herkes “alan el” değil, “veren el” olmanın çoşkusuyla zamanın ritmini yakalamanın inceliklerini kavrardı.
Hocaefendi Buhara’daki “Büyük Yolgösterici” Bahaddin Nakşibend’in Anadolu’da uç veren “Görünmeyen Üniversitesi”ydi. Bütün ömrünü bu “Eşsiz Üniversite”ye adadı. Dünyanın her şehrinde bu bereketli ve güçlü “Üniversite”nin bir “Fakültesi”ni açabilmek için yorulma bilmez bir gayretle, bıkmadan usanmadan çalıştı. O bir ayağıyla İstanbul’da, diğer ayağıyla da bütün dünya şehirlerini bir bir dolaşırdı. Hiçbir zaman kendini sınırlarla sınırlamadı, sınırların dışına çıkarak düşünmesini bildi.
Onun için “vatan” ezanın okunduğu yerdi. Beş kıtada ezan okunan ve namaz kılınan her yere gitmeye çalıştı. Bütün insanları “kurtuluş”a çağıran ezanın sesinin her yerden duyulabilmesi için, çevresinde sonu gelmeyen bir kültür, sanat ve ekonomi savaşı başlattı. Yeryüzünün yeni fatihlerinin “girişimci” dervişler olduğunu biliyordu. Bu yüzden O, nereye gittiyse çevresinde çalışmayı “ibadet” bilen gönül ordularını çeken bir manyetik alan oluşturdu.
Bütün dünyada hayatı yaşanır kılmanın öncüleri, “iç” ve “dış” dünyayı yoğurmasını bilen büyük “gönül” mimarlarıdır. Onlar görünmeyen dünyayı güzelleştirerek, görünen dünyanın da güzelleşmesinin yolunu açarlar. Onların desteği olmadan hayatın kalitesinin artması mümkün değildir. Görünmeyen dünyanın kapıları yalnızca Allah’ın sevgisini kazananlara açılır. Allah sevdiği insanın gören gözü olur. Hem iç, hem de dış dünyada herkes sevdiğince büyür ve güç kazanır. Kuşkusuz Allah’ı seven ve Onun sevgisini kazanan herkesten daha büyük ve daha güçlüdür.
Coşan Hocaefendi bütün ömrü boyunca, bütün dünyayı bir “Yeryüzü Cenneti”ne çevirmeye çalıştı. O bu dünyayı Cennet’e çevirmeden, öbür dünyadaki Cennet’in yolunun açılmayacağını biliyordu. Bunun için “büyük” cihad kadar “küçük” cihada da önem verdi.
Öbür dünyadaki yeri de sevdikleriyle beraber olsun. Herkes sevdiklerine kavuşur. Bunun için Mevlana ölümü “Düğün Gecesi” olarak görür.