YE’S YOK, GEVŞEMEK YOK, YILMAK YOK

İdris Gürsoy

6.2.2001 Zaman


Prof. Es’ad Coşan Hocaefendi’nin gurbette vefat haberi ulaşınca içime bir sızı düştü. Sanki karanlık gökyüzümüzden bir yıldız daha kayıp gitti. Onu milyonlarca insanın tanıdığı gibi; sohbet ve kitaplarından, yetiştirdiği talebelerden, öncülük ettiği hizmet kurumlarından tanıyordum. Son birkaç yıldır yurtdışındaydı. Adeta sürgün hayatı yaşıyordu.

1998’de umre için kutsal topraklarda bulunurken Medine’de Peygamber Efendimiz’in başının ucunda görmüştüm. Herkes Efendimiz’in naaşının bulunduğu türbenin etrafında sıra olmuş dönüp dururken, o bir köşeye çekilmiş derin bir tefekkürün içindeydi. Yaklaşıp hal ve hatırını sormayı düşündüm; ancak sonra vazgeçtim. Hal olarak orada idi; ama ruhen başka âlemlerdeydi. Onun bu vecd halini hayranlıkla uzaktan sadece seyrettim. Namaz kıldım, Kur’an okudum.. dualar ettim.

Tekrar Ravza’ya geldiğimde o yine aynı yerde ve aynı halde idi. Ne önünden geçen insanlar onu görüyor, ne de o insanları fark ediyordu. Hatta, durup Efendimiz’in kabrine bakmak isteyen Müslümanları biraz da sert bir şekilde engelleyen görevliler bile ona dokunmuyorlardı. Bir süre sonra ise sanki sırra kadem bastı. Bir anda yok oldu ortadan. Belki bulurum diye uzun süre aradım durdum; ama o gönül dostunun izine Medine’de kaldığımız süre içinde bir daha rastlamadım.

Coşan Hocaefendi’nin uzun süredir yurtdışında olduğunu biliyordum. Son birkaç yıldır ülkemizde yaşanan olağanüstü durum onu da etkilemişti. Hakkında açılan davalar vardı. Ülkeye hizmetten başka bir düşüncesi olmayan insanlar bir “şaki” gibi takip ediliyordu. Baskılar, antidemokratik uygulamalar, dostların vefasızlığı onu ülkeden uzak bıraktı. Acaba vatandan, sevdiklerinden ayrı kalmak onu nasıl etkiliyordu? Doğrusu Medine’de, Resù lullah’ın köyünde onu yalnız, mahzun ve garip görüp biraz üzülmüştüm. Ancak sonra onun sevgililerinin Allah ve Resùlü olduğunu düşünüp kendimi teselli ettim. O, ömür boyu yolunda dilbeste olduğu Allah Resulü’nün başucundaydı. Onun için bundan daha büyük bir saadet herhalde olamazdı. Ve Es’ad Coşan Hocaefendi, hayatla ölüm arasındaki ince çizgiyi de aşıp gerçek sevdiklerine kavuştu.

Coşan Hocaefendi’nin vefat haberini ilk defa internet siteleri verdi. Bir sitede 1998, Şubat tarihli son makalelerinden birini okudum. Onun ülkemizde yaşanan olaylara bakışını ve ruh halini gösteren satırlar vardı: “Ye’s yok, gevşeme yok, korkmak yok! Din uğruna uğrayabildiğimiz mihnet, sıkıntı, zarar, elem ve kederlerden son derece memnunuz.” diyordu. İşte o yazıdan bize ve herkese ışık olacak cümleler: “Gerekirse seve seve malımızı ve canımızı feda edebiliriz.

Biz Müslüman olarak yaşamak, herkese iyilik yapmak; yüce Rabbimizin rızasını kazanmak; ardımızda hayırlı eserler, güzel bir nam ve nişan; sevimli, olumlu, şerefli, mübarek, muhterem, muazzam, mükerrem bir iz ve hayır dua ile anılacak bir hatıra, olgun ve dolgun bir hayat bırakarak ahirete göçmek; alnı ak ve açık olarak ölmek, ahirette de cennete girmek, Allah’ın rıdvanı ekberine ermek, cemalini görmek, Resûl’üne (sas) komşu olmak istiyoruz.

Amacımızın çok yüksek, işimizin çok zor, çalışmalarımızın çok zahmetli ve çileli, hayatımızın çok tehlikeli ve sıkıntılı olabileceğini görüyor ve biliyoruz.” Zaman çok kıymetli ve çok kısıtlı; ömür kısa, yol uzun, iş çok. Halk cahil, dost zaif, düşman kavi, tuzak çok, fitne ve fesad yaygın, sorumlular gafil, şartlar çetin, uyanık mü’min az... Olsun! Şair ne demiş: Felek her türlü esbab–ı cefasın toplasın gelsin Dönersem kahpeyim millet yolunda bin azimetten!

 Daha azimli, daha kararlı, daha sebatlı, daha sabırlı, daha tahammüllü, daha cefakeş, daha fedakâr, daha vefakâr olmalıyız. (...) Çok okumalı, çok gezmeli, çok görmeli, çok düşünmeli, çok üzülmeli, çok ağlamalı, çok ama çok çalışmalıyız. Çare var, ümit var; ye’s yok, korku yok, gevşeme yok, zarar yok! Güneş balçıkla sıvanmaz. Gerçekler uzun zaman saklanamaz. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar, biter. Hak gelir, batıl zail olur. Sonuç zafer, sonuç başarı, sonuç mutlaka kâr, sonuç gazilik veya şehitlik, sonuç cennet, sonuç ebedi saadet! Ne mutlu Müslümanlara! Yazıyı yine onun dualarına amin diyerek noktalayalım: “Cenab–ı Hak yarimiz ve yardımcımız olsun. Bizi korusun, bizi zorlu imtihanlara tâbi tutmasın, kusurlarımızı bağışlasın, rahmetine erdirsin.”

içindekiler | ana sayfa