ÇANAKKALE GEÇİLMEZMusa Uzunkaya
08.02.2001 Milli Gazete
O “Çanakkale Geçilmez” denilen şühedanın kanlarıyla sulanıp hayat ve can verdikleri mübarek topraklarda 1938 yılında dünyaya geliyor. Anadolu’nun tüm köy, belde, kasaba, il ve ilçelerinden gelip şehid olan 250 bin kahramanın hamuru olan Çanakkale topraklarında yoğrulmuş, 20 yıllık bir kıvam ve olgunlaşma devresinden sonra (1918-1938) dünyaya bir ahlak ve fazilet timsali olarak teşrif etmişti.Aile ve mektep terbiyesiyle akademik çalışmalarında aldığı ünvan ve erdemle, devrinin en faziletli ve kemalat abidesi muhterem Mehmed Zahid Kotku Hazretlerinin en yakını, damadı olma şerefine nail olmuştur. Hoca Efendi sağlığında feyiz aldı-ders verdi. İrfan ve kemal okyanusunda hem yüzdü hem de kana kana susuzluk ve hararetini giderdi. Aldığından, kazandığından ve tefeyyüz ettiğinden çok daha fazla şeyler vermeye çalıştı. Sıkıntılı günler gördü, meşakkatlerle halvet oldu. En yakınından - en uzağına dostluklardan ve dost olanlardan iyiliklerle mest oldu.
Zaman zaman beklemediği, belki de hiç ummadığı bir başka çile ve meşakkat dönemi yaşadı. Vakıflar kurdu, süreli yayınlar, vaazlar, konferanslar, sohbetler, radyo ve televizyon inşa ve irşat hizmetlerine devam etti. O hep şuna inandı; “İnne meal usri yüsran” Muhakkak her zorluğun yanında iki kolaylık vardır.” sır ve müjdesine inandı. Yılmadı, yorulmadı, enerji ve heyecanı zaafa uğramadı.
Eski dünya kıtası ve İslâm’ın membaı olan coğrafya adeta ona dar gelmiş yeni bir kıtaya, Avustralya’ya, ülkemizdeki şartların da zorlamasıyla adeta yeni bir Hicret yaşadı. Orada her gün bir hayırda, bir güzelde, bir dostluk ve kardeşlik bahçesinde solmayan bir gül olarak daima açtı ve güzel rayihalar saçtı. Mana planında okyanuslar aşan Hoca Efendi, madde planında da okyanuslar ötesi hizmet ve tenvir görevlerini geceyi gündüze katarak yürüttü. İlim ve feyiz membaı Muhterem Hoca Efendinin yüklendiği tüm bilgi, irfan ve mükaşefe-i maneviye ile yeni kıtayı 4 yıldır hayatı ve hizmetiyle, müessif bir trafik kazası sonrası ebediyete ufulüyle aydınlatacağından şüphemiz yoktur.
Ülkemizin madde ve mana planında yetiştirdiği mümtaz şahsiyetlerden olan Muhterem Mahmud Es’ad Coşan Hoca Efendi Buhara, Semerkand ve Horasan erenlerinin Anadolu’yu teşrif ve ölümleriyle bu güzel toprakları bizim vatan edinmemize, ebedi Türk ve Müslüman yurdu olarak elimizde kalmasına vesile olduğu gibi, inanıyorum ki Hoca Efendinin hayatıyla Avustralya’yı güzelleştirmesi kadar hatta daha fazlasıyla vefatından sonra da oraya defnedilmesi halinde o diyarları Anadolu Erenlerinin gözdesi haline getirecekti. Avustralya kıtasını yıllar öncesinden işçi olarak vatan edinen Türkiye’den gitmiş Müslüman kardeşlerimizle, yine çok seneler önce oraya bir şekilde gitmiş Müslümanlığını ve Milliyetini unutmuş olanların Mahmud Es’ad Coşan Hoca Efendinin hayatı ve ölümünden sonra çok şeyin kendileri ve gelecekleri için değiştiğine ve değişeceğine inanıyorum.
Ölüm; Allah’ın değişmez fıtrat kanunudur. Onun nerede, ne zaman, hangi hal üzere, nasıl bir hayat ve inanç tarzıyla bize gelip çatacağını, yolumuzu hangi kavşakta ve beklemediğimiz bir anda nasıl keseceğini bilmek mümkün değildir. Dolayısıyla Muhterem Hoca Efendinin Avustralya’daki ölümü oradaki kardeşlerimiz için ve kendisi için belki yeni bir hayatın başlangıcıdır. Hoca Efendi Hazretlerine ve Muhterem damadına Cenab-ı Hak’tan rahmet, Avustralya, Türkiye ve tüm dünyadaki sevenleriyle aile efradına sabr-ı cemil niyaz ediyorum.