DİRİMİZE RAHAT YOK, ÖLÜMÜZE DE

Abdurrahman Dilipak

Akit


Bütün mekânların Allah’a uzaklığı eşittir. Önemli olan, toprak olacak bedenimizin yattığı yer değil; Allah’ın huzuruna pak alınla çıkabilmemizdir. Kimi insanlar vardır, oturdukları koltuktan şan alırlar; kimileri vardır, oturdukları koltuğa şan verirler. Önemli olan, doğru insanın doğru yerde bulunmasıdır.

Ne garip değil mi? Ne yazık ki; bu ülkede, dirilerimiz gibi ölülerimiz bile rahat değil. Bakıyorum da nice laikler ve din ile, diyanet ile ilgisi olmayan insanlar bir anda cami haziresini savunmaya başladılar. Bir şey istedikleri yok, sadece bir şeye karşılar. Karşı oldukları kesime acı vermek, işkence etmek istiyorlar.

Bir aile, bir şey istemiş; kabul ya da red yetkisi sizde. Bakanlar Kurulu kabul etmiş; Cumhurbaşkanı da veto etmiş. Her şey bu kadar basit. Aslında sistem tümden yanlış. Bakanlar Kurulu’nun bu işle ilgisi ne? Laik devlete mi düşmüş cami çevresi ile ilgili karar almak! Cumhurbaşkanı’nın, belki asıl bunu gündeme getirmesi gerekirdi.

Hani, ilk imzayı atmış olabilir; Hiç hazırlıklı olmadığı bir konuda, mezar ölüyü beklerken bu konuyu siyasi bir polemik konusu yapmak istemezsiniz, anlarım. Sonra da dersiniz ki, bu uygulama doğru değil. Ama altı kez benzer kararnameler imzalamışsınız. Hani bunu da imzalasanız ne olur demiyorum. Bu konudaki tavrınızı önceden ortaya koymanız gerekmez miydi? Bütün bu spekülasyonlar olmazdı o zaman.

 Daha çok kısa bir süre önce Yusuf Özal oraya defnedildi aynı mekâna; bu konuda da Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanı’nın onayı vardı. İşi temelden çözmek gerek. “Devlet Mezarlığı” diye bir yer varsa, tamam burada Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanı’nın kararı aransın. Askeri şehitliğe, Genelkurmay karar versin.

Belediye mezarlığı herkese açık olsun; ama bırakalım vakıflar, dernekler, sendikalar, meslek odaları da kendi mezarlıklarını oluştursunlar. Sabataylar kendi mezarlıklarını kursunlar. Mezarlarının yönlerini istedikleri tarafa çevirsinler, şekilleri istedikleri gibi olsun; gasilhaneleri, cenaze tören alanlarını istedikleri gibi düzenlesinler.

Hatta şirketler, lüks mezarlıklar kursunlar. İsteyen apartman tipi mezar yapsın. Bilgisayar koysun, kimi Kur’an okutsun, kimi ney çaldırsın, kimi cenaze marşı, kimi sessizliği tercih etsin. İsteyen zambak, isteyen selvi diksin. Mesela; isteyen, cesetlerini dondurup cam fanus içinde klonlanmak üzere bekletsin. Size ne!

(...)

 içindekiler | ana sayfa