UZAK TOPRAKLARDA ÖLÜMŞükrü Kanber
09.02.2001-Milli Gazete
Türkiye’nin son bir kaç yılına ilişkin en çarpıcı olaylarından birisidir Mahmut Es’ad Coşan Hocaefendi’nin uzak diyarlarda ölümü... Ölümün şekli, ölüm üzerine yapılan tartışmalar, gömüleceği yerle ilgili spekülasyonlar bir yana, en önemli olgu bence hayatını kendi ülkesinin hizmetine vermiş bir insanın vatanından hicret ederek ölümle Avusturalya’da buluşmasındaki mecburiyetlerdir... Türkiye, toplum mühendisliğine soyunan ve insanların zihnini kendi bildiğinde inşa etmeye çalışan bir kesimin baskı ve dayatmalarının koyu karanlığını yaşıyor...Bu karanlık baskı dönemi pek çok hayatı zindan etti, pek çoğunun geleceğini yoketti, rahmetli Es’ad Hocaefendi gibi ilim ve sevgi adamlarını da vatanının uzağına düşürdü... Bugün Bakanlar Kurulu kararıyla adeta bir iade-i itibar yapılmış olsa bile, Hocaefendi’nin neden uzaklara gitmek zorunda kaldığının cevabı çok önemlidir...
Yazıyı kaleme alırken Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Hocaefendi ile ilgili kararı iade etti... Laiklik adına toplumun genel duygularına aldırmayan kesimlerin yaygaraları başarılı oldu... Mahmut Es’ad Coşan Hocaefendi’nin Bakanlar Kurulu’nun kararına ihtiyacı yok, resmi devlet eliyle taltif edilmeye de... Ona sevenlerinin, bağlılarının, dua sahiplerinin desteği yeter de artar bile... Ama bir büyük ilim adamının sürgün yaşama mecburiyetinde kalması, bu mecburiyete sebep olanların peşini hiç bırakmayacak bir utançtır... Birazcık utanma duyguları kalmışsa şayet... Es’ad Hocaefendi’nin ölümü ile ortaya çıkardığı bir gerçektir bu; Türkiye’deki yaşama şartları ve insan hakları üstündeki baskılar pek çok kişinin sürgün hayatı yaşamasına neden olmaktadır...
Türkiye -sadece dini inançlara yapılan baskılar sebebiyle değil- sosyal ve ekonomik şartların her geçen gün ağırlaşması sebebiyle insanlarının bir an önce kaçmak için can attıkları bir kara parçasına dönüşmektedir... Türkiye’nin bu manzarasını oluşturanların toplumu ve ülkeyi nereye götürdüklerini düşünmeleri gerekmektedir... Türkiye, toplumsal mutabakatın gittikçe zayıfladığı, hedeflerinde ortak paydayı bulamayan kamplaşmış toplum kesitlerine dönüşüyor... Bu süratli ve tehlikeli gidişe artık bir son vermek gerekir...
Es’ad Hocaefendi’nin ölümü umarız ki böyle bir sonuca başlangıç olur... Hocaefendi’ye Allah’tan gani gani rahmet diler, yakınları ve sevenlerine başsağlığı temenni ederim...