O BİZDEN KAÇMIYORMustafa Kaplan
12.02.2001 Akit
Bir sabah kahvaltısında annem, gördüğü rüyayı ve korktuğunu anlattı. İçimde bir ürperme oldu. İlk aklıma gelen “cenaze” sinyali oldu, ama onlara bir şey söylemedim. Rüya hakkında yorum da yapmadım. Arabaya binip radyoyu açtığımda, Es’ad Coşan Efendi’nin Avustralya’da trafik kazasında vefat ettiği duyuruluyordu.“Trafik kazası” deyince, hemen içimize bir tereddüd giriyor. Nice insanın o yolla temize havale edildiğini bilmek de iyi değil. Geçen sene Uşak-İzmir arasında beni yolun dışına attıran TIR’ı hatırlıyorum. Ecelimiz gelmediği için Rabbim yaşamamıza müsaade buyurmuştu.
Es’ad Efendi peki dünyanın öte ucunda ne arıyordu? Kim onu oraya gtmek zorunda bırakmıştı. Bu bile sevgili rejimimiz için başlı başına bir ayıp değil midir? Sonra da cenazesinin Süleymaniye’ye gömülmesi için Bakanlar Kurulu kararnamesi hazırlamışlar! Yani, devletin teveccühüne mazhariyet için, illa da Müslümanların “diri” değil de “ölü” mü olmaları gerekiyor? Sezer’in geçit vermemesi, sistemin “ölümüze” dahi bakışını sabitleştirmiş oldu.
Gerek Es’ad Efendi’nin ve gerekse damadı Ali Yücel Efendi’nin geride bıraktıklarına sabr-ı cemil tavsiye etmekten başka ne yapabiliriz?