GURBETTE ŞEHADET..
Prof. Dr. İrfan Gündüz
Eğitim-Bilim, Mart 2001
(...)Kemaliyle örnek oldu
Kalemi ve kelamıyla olduğu kadar kemaliyle de örnek olmuş, İskenderpaşa cemaati arasında sevimli bir sima haline gelmişti. Tatlı ve rakik diri, etkili ve akıcı üslubu, hadislere ve hadiselere vukufu, güler yüzü ve keskin gözü tesir halkasının gelişmesi ve genişlemesine sebep olmuştu.
Hem kayınpederi, hem de şeyhi konumundaki Mehmed Zahid Kotku Hazretleri’nin sağlığında İskenderpaşa Camii’ndeki Ramuz el-Ehadis merkezli hadis sohbetlerini devam ettirdi. Hocaefendi’nin 13 Kasım 1980’de vuku bulan vefatının ardından tebliğ, irşad ve hizmet görevini üstlendi.
“İslâmi konularda hassasiyetimiz, pazardan domates seçerken gösterdiğimiz hassasiyet kadar değil. İslâm’a arabamıza ve ayakkabımıza verdiğimiz önem kadar önem vermiyoruz. O’nu sadece yemeğimizin yanındaki biber gibi, tuz gibi olsada olmasada farketmeyen bir garnitür telakki ediyoruz. Kendimize göre bir yaşayış yolu tutturmuş gidiyoruz. Yanlışlarımızın fetvaları da içimizde saklı.. Bu gidişle bir yere varamayız..”
“Fırsat kaçmadan insanlık için faydalı işler yapmalı, dinimize ve din kardeşlerimize bütün imkanlarımızla hizmet etmeliyiz. Müslümanlar İslâm’ı iyi temsil etmek, tanımak ve tanıtmak gibi diplomatik bir misyonla yükümlüdür.” Diyerek başlattığı hizmet halkası, sosyal hayatın hemen bütün kademelerine uzanan bir organizasyonla ve tüzel kişiliği olan sivil toplum örgütleri şeklindeki yapılanmayla toplumsal sancının derinden hissedildiği bütün alanlara kaydırılmıştır.
Hadis sohbetlerini yaygınlaştırdıHadis sohbetleri sadece İstanbul’la sınırlı kalmaksızın Ankara, Bursa, İzmir, İzmit, Sapanca ve Eskişehir gibi bölgelere de yayılarak genişletilmeye çalışıldı. Bunlar da yetmez hale gelince; “Sedd’ olunmakla tekaya ref olunmaz zikr-i Hakk
Cümle mevcudatı zakir cihan dergahdır” anlayışıyla tüm insanlığa ulaşmaya çalıştı. Yurt içi ve yurt dışına basın-yayın, eğitim, kültür-sanat, sağlık, sesli ve görüntülü yayıncılık, inter-aktif iletişim gibi hayatın her safhasını kapsayan sahalarda toplumun güzel gayelerle biraraya gelmesini ve organize olmasını sağlamaya çalıştı.”Gür sesli, gür imanlı, kendine güvenen ve organize bir yapılanma”ya özellikle gayret gösterdi.
Gençlerin yetişmesi ve yaratılış gayesinin farkına varması için çırpınırdı. Onların kulaklarına hakikatı fısıldamaya çalışır, “nefsani hislerin esiri bir gençlik yerine emiri bir gençlik” olmayı hedef gösterir; “Efendi, nefsinin ve isteklerinin emiri, köle ise esiri olandır.” Gerçeğine işaret ederdi.
Yurtdışına açılmayı teşvik ettiYurtdışına gitmeye ayrı bir önem verir, gurbet yalnızlığının gençler için yetiştirici ve dindarlaştırıcı yönünü vurgulardı. Hem gurbetin, hem de garipliğin insanın Allah’a yönelişini artıracağını söylerdi. Hem maddi hem de manevi başarının anahtarının gurbette daha rahat yakalanabileceğini dile getirirdi.
“Kaderimiz belki bizi birgün okyanuslarda yakalar” demişti. Hayatı öyleydi, vefatı da öyle oldu. Türkiye’de kabına sığmayan, okyanuslara dalan bir diriliş neferi, elim bir trafik kazası sonucu, Avustralya’da Allah yolunda şehid oldu. Hakk’a yürüdü.
“Ne mümkün bunca ateşle şehid-i aşkı ğasletmek
Cesed ateş, kefen ateş, hem ab-ı hoş-güvar ateş..”“Sanmam kim taleb-i devlet ü cah etmeğe geldik.
Biz aleme bir Yar için ah etmeğe geldik.”Diyen dil, artık Yar’ine kavuşmuş ve susmuş bulunuyor. Bizlere düşen yaptıklarını yarım bırakmamak, yapacaklarını bir an önce hayata geçirerek O’nun topluma merhamet saçan yolunu tamamlamak olmalıdır.
“Alimin ölümünü alemin ölümüne” benzeten Hz. Peygamber, herhalde Es’ad Hocaefendi ve benzeri ariflerin kaybıyla hissedilen sosyal boşluğa yüreklerde meydana gelen burukluğa ve gelecekten duyulan kaygı ve ümitsizliğe işaret etmiştir.
Çağdaş bir Hanzala gibi aramızdan ayrılan Muhterem Mahmud Es’ad Coşan Hocaefendi’ye ve Ali Uyarel’e Cenab-ı Hakk’tan iki cihanda izzet niyaz ediyorum.