İKİ MANA VE GÖNÜL ERİNİN ARDINDANHalil Ürün
15.2.2001 Akit
İkisini de peşpeşe ebediyete uğurladık. Yüzbinler bağırlarına basarak, edeple ve vakarla, dualar eşliğinde uğurladı. “Her nefis ölümü tadacaktır” reailetisini bir kez daha aleni bir şekilde hayatımızda yaşadık. Bu kervana dahil olan pek çokları gibi merhum Prof. Dr. M. Es’ad Coşan Hocaefendi ve damadı ile edebiyat, fikir ve düşünce dünyamızın üstadlarından yazar Ahmet Kabaklı, sevenlerinin omuzlarında Fatih Camii’nden Eyüp’teki kabristanlığa defnedildiler. Şair ne güzel söylemiş:Ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık, bize ne yapsın ölüm.Bu mana ve gönül erleri sadece dünyayı var kabul etmedikleri için, ebediyete (ölümsüzlüğe) inandıkları için, ölüm onlar için sadece bir mekân değişikliğinden ibarettir.
Onların da pek çok seveni olduğu gibi sevmeyenleri de vardı. Sevenleri hüzünlerini gerek bakışlarıyla, gerek hareketleri ile, gerekse kaleme aldıkları yazıları ile ifade ettiler. Sevmeyenleri de çeşitli yollarla tepkilerini gösterdi.
Ancak, onlar ortaya koydukları güzel eserleri ile evvela gönlümüze gömüldüler. Yüzbinlerin şehadeti eşliğinde gönül makamına alındılar.
Merhum Prof. Dr. M. Es’ad Coşan Hocaefendi yakinen tanıdığım, kalpgözü de açık bir büyüğümüz idi. Hayatını gönül yapmaya adayan ve davasından asla taviz vermeyen bir yiğit insandı. Örnek kişiliğinin gerisindeki kararlı tavrı, onun yumuşak tabiatının, davası söz konusu olduğu zaman nasıl ciddileştiğinin en güzel kanıtı idi.
Yılmadan, yorulmadan doğruları anlatan, emr-i bil ma’ruf, nehy-i anil münker yapan, bu fırsat öz vatanında elinden alınınca da 20 bin km. ötede Avustralya’da bütün olumsuz şartlara rağmen yapmaya çalışan cesur bir yürek.
Görevde olduğum dönemde Konya’da bir kaç kez geldiğinde beraber olduk. Bizi severdi. Karşılık beklemediği riyasız bir sevgi. Gerçek bir dost sevgisi, gösterişe kaçmayan tavırlarıyla gerçek bir velinin, üzerinde yüzbinlerin manevi sorumluluğunu taşıyan bir dervişin halini görürdünüz onda.
Sevmeyenleri bile onu, yüzağartan manevi hizmetleri dolayısıyla sevmezlerdi. Ülkemizin bugün eksikliği daha çok hissedilen manevi boşluğu doldurmak üzere çeşitli vakıf, yayın çalışmaları ile gençliğimize eğildi. Mevcut kurulu düzenin çarpıklarını bile, hakarete kaçmadan nezaket üslubu ile, yıkıcı değil, yapıcı bir tarzda tenkit ederdi. Tavsiyelerini tutan herkes bu ülkenin yücelmesi ve yükselmesi için çalıştı, çalışıyor. Fedakârca,feragatla. Ben ondan yıkıcı, bölücü ülkemiz için zararlı hiçbir şey duymadım.