TARİKAT-SİYASET TARTIŞMASIAhmet Said Akgül
12.02.2001 Yeni AsyaEsad Coşan Hocaefendi ve damadının bir kazanın ardından dar-ı bekaya irtihal etmesi, uzun bir süredir gündemde olmayan bir konuyu tekrar gündeme taşıdı:
Tarikat-siyaset tartışmasını...
Aslında bu tartışma mezkur iki zatın vefatı dolayısıyla başlamadı. Tartışmanın çıkış noktası, Hocaefendinin ailesinin cenazelerin defnedileceği yer hakkında hükümetten masum bir istekte bulunması, oldu.
Hükümet de son derece masum ve kabul edilebilir ve örfi kurallara uygun bu isteği kabul ederek defin işleminin Süleymaniye Camii avlusuna yapılması için bir kararname hazırladı ve Çankaya’ya gönderdi.
İşte asıl tartışma bu noktadan sonra başladı.
Zira kararnamenin Çankaya’ya çıkması ile bir takım yaygaracılar meseleyi bir rejim sorunu haline dönüştürdüler. Basının da yardımı ile bir kaşık suda çıkarılan bu fırtına neticesinde de cumhurbaşkanı kararı hükümete geri göndermek zorunda kaldı. Neticede ise Esad Hocaefendi, M. Zahid Kotku Hazretlerine komşu olmak yerine Peygamberimizin en yakın sahabilerinden biri olan Eyyub Sultana komşu oldu.
Fakat defin işleminin bitmesiyle tartışma bitmedi. Mesele, tarikat-siyaset ilişkisi adı altında değişik cephelerde konu olmaya devam etti, hala da devam etmekte. Hatta bazı tv kanallarının işi medyatik bir havaya sokup, reyting uğruna ciddi bir konuyu sulandırmaya kalkışmaları da işin tuzu biberi oldu.
Üstelik bazı kanalların Faik Bulut gibi konu ile ilgili ne kadar bilgiye sahip olduğu şüpheli olan, sloganik ve medyada çıkan bazı bilgilerden öte çok da sosyolojik bilgisi bulunmayan bir takım zevatı gündeme taşımaları da, işin içinde farklı niyetlerin olduğunu gösteriyordu.
Geçen hafta yaşanan bu tartışmaları göz önüne aldığımızda şu acı gerçek ortaya çıkıyor: Ne yazık ki Türkiye temel konularda tartışmayı beceremiyor. Üstelik en ciddi konuları ciddiyetsiz zeminlerde tartışıyor.
İşin bir acı tarafı da basın, konuyu uzmanlarına tartıştırmak yerine, meseleye vukufiyeti olmayan, kulaktan dolma bilgilere sahip olan, medyadaki bir takım mesnetsiz iddiaları bilgi diye kabul eden bazı seviyesiz kişileri işin içine sokuyor.
Halbuki ‘tarikatlar’ gibi ülkemizin asla göz ardı edilmeyecek sosyolojik bir gerçeği olan bir konu, işin ehli tarafından tartışma konusu yapılmalı. Ki böylece cemiyet kulaktan dolma bir takım yanlış bilgilerle enforme olmaktan kurtarılmış olsun.
Aksi taktirde yanlış zeminlerde, yanlış kişilerle, gayr-i ciddi kişilerle bir takım tartışmalar yapmak ne tarikat gerçeğini ortadan kaldırır, ne de cemiyetteki problemleri halleder.