EŞİTLİK, LAİKLİK

[email protected]
Milliyet

CUMHURBAŞKANI Sezer, merhum Esat Coşan'ın Süleymaniye'ye defnedilmesini "laikliğe" değil, "eşitliğe" aykırı buldu! Süleymaniye'ye defin ihtimalini "laikliğe saldırı, irticaya ödün, gömülmek istenen Cumhuriyet'tir" gibi feryatlarla karşılayanlar rahatlamış olmalıdır: Demek ki, laikliğe aykırı değilmiş, eşitliğe aykırı imiş. Uluorta "irticacı" diye suçlananlar "eşit" midirler? Mesela kamu görevine girme ve yararlanma haklarından "eşit" olarak yararlanabilirler mi? Yoksa laikliğin Jakoben versiyonunu anlatan Prof. Maurice Larkin'in o dönem Fransa'daki Katolikler için kullandığı deyimle, bunlar da bizdeki "Cumhuriyet'in paryaları" mıdır, o ayrı mesele... Benim bugünkü konum, Sayın Sezer'in veto gerekçesinin "laiklik" değil, "eşitlik" olmasıdır.

LAİKLİK, sadece Türkiye'nin değil, medeniyetin de en önemli temellerinden biridir. Ancak laikliğin bir değil, belki bin çeşidi vardır. Bizde laikliğin tek modeli olarak Jakoben laisizminin belletilmiş olması hem konunun sosyolojik boyutlarının görülmesini engellemiş, hem ideolojik katılık yaratmıştır. İşte, modernleşmenin İslami kesimlerde de hızla geliştiğinin göstergeleri olan ticarileşme, girişimcilik, üniversitede okuma gibi 'burjuvalaşma' süreçlerinin eski tip laikçi çevrelerde "irtica" sanılması bu dar görüşlülüğün tipik örneğidir. Artık kapalı köylü toplumu değiliz. Sosyal ve ekonomik gelişme düzeyimiz temel siyasi kavramlara eskiden verdiğimiz anlamların da çağdaşlaşmasını (liberalleşmesini) gerektiriyor. Cumhuriyetimiz nasıl "kuvvetler birliği"den "kuvvetler ayrılığına", parti devletinden demokrasiye, devletçilikten piyasa ekonomisine geçmeyi başardıysa, laikliğin liberalleşmesini de başarmalıdır. Ona göre de eski terminolojiler yerine, bizi geleceğe götürecek modern hukukun ve sosyolojinin terminolojilerini benimsememiz gerekiyor

BÖYLE bir tarihi dönüşüm aşamasında Cumhurbaşkanı Sayın Sezer'in veto gerekçesinin "laiklik" değil, "eşitlik" olması, artık laikliği "bize benzer" değil de, "AB standartlarına" uygun şekilde anlamamız gerektiğinin bir işareti midir? Sayın Sezer, "laiklik ilkesini bugünkünden farklı biçimde uygulamak ve yorumlamak... aydınlanma devrimine büyük zarar verir" görüşündedir. (Cumhuriyet, 6 Şubat 2001)

Sayın Sezer daima AB sürecini ve evrensel hukuku savunur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi "İbrahim Şerif Davası"nda Yunanistan'ı mahkum ederken, laiklik ve inanç hürriyeti konusunda son derece liberal ölçüler koymuş, mesela dini cemaatleri ve faaliyetlerini meşru saymıştır. Evet, AB standartları açısından, "demokratikleşme"nin zorunlu unsurlarından biri, laikliğin de liberalleşmesidir. "Bizim toplum hazır değil" mi? Tam aksine, bizdeki İslami cemaatler çok büyük ölçüde modernleşme süreciyle bütünleşmiştir; isteyen TESEV'in araştırmasına bakabilir. Bu sosyolojik gerçeğin görülmesini engelleyen, resmi ideolojinin tek renkli gözlüğüdür. Ben Sayın Sezer'in Türkiye'yi geriye, Jakobenizme değil; ileriye, liberalleşmeye yöneltecek tarihi bir misyona sahip olduğuna inanıyorum.

içindekiler | ana sayfa