HOCAMIZ’IN SON
HACCINDAN...
Mahmut ÇELEBİ
İkibin yılında biz de ailece hacca gitmiştik. Mekke'deyken, uzun aramalardan
sonra nihayet Hocaefendimiz'in kaldığı oteli öğrendik. Mescid-i Haram'ın
yakınında, Hilton’un yan arka tarafında bir otelmiş. Hanımla birlikte otele
gittik. Hocaefendi çok yakından ilgilendi, bir saat kadar beraber oturduk. Hanım
da öbür odada Vâlide Hanım’la sohbet ettiler.
Bizim hanım kapıda Hocaefendimiz'i görünce ağlamaya başladı:
"--Efendim, biz perişan olduk! Daha ne zaman Türkiye'ye geleceksiniz?" dedi.
Hocaefendimiz de:
"--Sohbetlerimi dinleyin, kitaplarımı okuyun, günlük zikir vazifelerinize devam
edin; inşaallah perişan olmazsınız!" buyurdu.
Oğlum yeni bir resmî işe başlamıştı. O münasebetle ibadetler konusunda
karşılaştığı zorluklardan bahsettim. Acaba o işten alsak mı dedim.
Hocaefendimiz de:
"--Sabretsin! İnşaallah üç-dört yıla kadar bir ferahlama olacak!.." buyurdu.
Hocaefendimiz o gün Medine'ye geçeceklerini söyledi. Fakat biz, Medine'de nerede
kalacaklarını sormayı unutmuşuz. Otelden çıktıktan sonra aklımıza geldi ama,
geri dönmeye de utandık.
Medine'ye geldikten sonra birkaç otele sorduk, denk gelmedi.
Hanımla birlikte, “Yâ Rabbi,
Hocaefendimiz’le görüşmek nasib eyle!” diye, yana yakıla dua ediyorduk. Bir
türlü bulamadık.
Bir gün sabah namazından sonra
evrad okuyordum. Tanımadığım bir genç yanıma geldi:
"--Hacı Ağabey, Hocamız Addas Oteli'nde, şu numaralı odada kalıyor." dedi.
Çok şaşırdım, çok sevindim.
Hanımla birlikte o otele gittik, ziyaret ettik.
Hocaefendimiz'e, "Efendim, nasılsa tanımadığım birisi geldi, sizin kaldığınız
oteli ve oda numarasını söyledi." deyince; Hocaefendimiz, "Boş ver, fazla
kurcalama!" dedi.
Orada Mehmed Ali Torlak vardı, başka ziyaretçiler de vardı. Çeşitli memleket
meselelerinden bahsettiler. Ülke ekonomisinin kötüye gittiğinden bahsettiler.
Hocamız o gün Medine'den ayrılacakmış. Birkaç fotoğraf çekmek istediğimi
söyledim. Hocamız da izin verdi. Sonra M. Ali Torlak, Hocamızla beraber benim
resmimi çekti.

Ayrılırken, "Ankara'ya gidiyoruz
Efendim, bir emriniz var mı?" dedim. "Herkese bizden selâm söyle!" buyurdular.
|