GÜNEŞ MUM ILE, ÇIRA İLE ARANMAZ
(*)

Seyfeddin Refeeddin TAŞKENDÎ

Tasavvuf büyüklerinin tanıtılmaya ihtiyacı yoktur. Günesin yakıcılığı bizim tahmin ettiğimizden fazladır. Günes mum ile çira ile aranacak bir şey değildir. Fakat muhabbet duymak, onlara gönül bağı oluşturmak, onlar gibi yasamak için onların özelliklerini anlamak gerektir. Bir âlim yazdığı kitabin başlangıcında şunları yazmıştır.

''Okumak yetmez, anlamak gereklidir. Hayat zor, inişli çıkışlıdır. Bizim ise faal, hareketli, cesaretli ve gayretli olmamız lazımdır. Din için gayret göster; bu gayret seni yüce makamlara iletir. Hak Teala âdildir, gafurdur, gayretlidir. Gayretli olanı sever.''

Tasavvuf; dini, dili, mezhebi bir olan; edebiyatı ve medeniyeti ortak olan iki kardeş halkı birbirine yaklaştıracak manevi diyarlarından yararlandırabilecek bir kaynaktır.

Allah'a sonsuz hamd ü senalar olsun ki; yolumuzu Kur'an nuruyla, şeriat nuruyla ve sünnet nuruyla aydınlatmıştır. Bu aydınlığı Peygamber efendimizin hakiki varisi olanlar, gerekirse canından ve malından vazgeçerek bu nuru koruyorlar. Nitekim bu nur asla sönmeyecektir.

Şurada bir Özbek sairin şiiri var.

Çerağını ki hak yandırdı koydu,
Anı kim puf dedi, sakalı küydü.

Yani; ateşini Allah yakmış koymuş, ona püf diye üfürenin sakalı tutuşmuştur. Yani o kişinin dünya ve ahireti mahvolmuştur. Allah'a sayısız şükürler olsun ki; kâmil ve mükemmil bir zata bağlandık ve yeni güzel bir hayata başladık.

Lütfu hudrâ berâ şâmil kerd,
Hem râh-i kâmil ü mükemmil kerd.
Dâd mârâ tarîk-i merdıyye,
Yâni meslûk-i Nakşibendiyye.

Allah'ın lütfu üzerimizi kapladı.
Allah bizi kâmil, mükemmil bir pîre bağladı.
Bize kendisinin razı olduğu Nakşibendî yolunu verdi.
Allah'ın yardımı ve büyüklerin himmeti olmasaydı,
Günah ve kötülük içinde kalırdık.

Gerçi bî-reng mendeem bî-bû,
Dârem ümîd ez inâyet-i û.
Ger nebâşed inâyet-i pîrân,
Pây tâ terk-i men büved isyân.

Gerçi renksiz ve kokusuz kalmış olsam da
Allah'ın inayetinden benim ümidim var.
Eğer pirlerin himmeti olmasaydı.
Tepeden tırnağa kadar isyan ve günah içerisinde kalırdım.

M. Es'ad Coşan Hocaefendimiz Hazretleri, hac zamanında Mekke-i Mükerreme'de sabah vaktinde hazırlık yaparken çıkageldiler. Karşılaştığım zaman söyle güzel bir rübai dörtlük söylediler.

Yâ Rab der-i halk tekyegâh hem mekünî,
Muhtâc-ı gedâyu pâdişâh hem mekünî.
In mûy-i siyah ez keremet gest sefîd,
Bâ mûy-i sefîd rû siyâh hem mekünî

Yâ Rab, halk kapısına beni muhtaç etme,
Beni dilenciye de, padişaha da muhtaç etme,
Bu saçım sakalım senin kereminle ağardı,
Bu ağarmış saç ve sakalımla yüzümü kara eyleme...

Değerli kardeşlerim, Cenab-i Allah sevdiği ve razı olduğu kullarından eylesin. Merhum büyüklerimiz nur içinde yatsınlar. Mahşer gününde Rabbimiz cümlemizi şefaatlerine nail eylesin.

(*) Son Uyarı, Kasım 1997

Son Uyarı - Ana Sayfa